Sâi - Sıradanlıkdışı Paylaşımlar

     Tekrar tekrar ifade ettiğimiz gibi.... 1950'ler Türkiye için bir kırılma noktası oldu... Siyonizmin faaliyetleri İsrailin kurulması ve Yeni Dünya Düzeni üzerinde artan faaliyetlerde Türkiye bir deneme tahtası gibi acziyet içerisindeki iktidarlar eliyle masonik ve çok uluslu tekellerin yetiştirmesi, devşirmesi, güdümündeki iktidarlar eliyle başta eğitim olmak üzere tüm kurumlara zehir enjekte eder gibi adım adım, kendi küresel hegemonyalarına hizmet edecek, Siyon Protokolü ne göre dizayn edilcek bir kalabalık yönlendirilebilir insan kütlesi için her alanda - gizli olarak - eşgüdümlü tekeller yarattılar... öyle ki bu uğurda bütün ulusçu düşünceler ile beraber manevi dünyalar da kendi direktifleri altında olması için kendi yapımcılıklarında yönetmenler, sanatçılar, rejisörler vs. ler edindiler.. bilerek yada bilmeyerek kendini şeytana satan bu işgüzarlar memleketimizce son 10 yılda tavan yapmak üzere 50 yılda hem sağdan hem soldan, hem sünniden hem aleviden, hem kap...

Geçende arkadaşlarla toplanınca şöyle nette bi film  izleyelim dedik.. Cafcaflı kapağını görünce Oz büyücüsü filmini açmaya karar verdik..tabi benim aklımdan OZ ile ilgili okuduğum pek çok kült sembol ve arka planındaki hikayelerden sonra bakalım neler görcez diye dikkat kesildim... tabi fazla beklememe kalmadı daha ilk başında mila kunis başta olmak üzere İLUMMİNATİ PUPPETS kadrosu "aha tamam" dedirtti... tam peşine de tek göz sembolü... hatta arada o kadar hızlı tek göz sembolleri geçti ki yakalayamadım... ben "aha yine" "vay anasını" derken arkadaşlar haliyle "ya az sal.." demeye başladılar.. umurlarında değil tabi... napacaksın... Dünyayı her sektörde tekellerine aldığından madem böyle bir YENİ DÜNYA DÜZENİ kuruyoruz millet çakmasın diye paraya kıyalım sağlam yapımlar yapalım diyerek bizi ihya (!) ediyorlar... tabi bunu yaparken de başka ülkelerin sinema sektörünün içine edip kendi bünyelerine katmaktan ve sonrasında yaptırdıkları iğrenç ya...

Süre: 2 saat 50 Dak.

Nerden estiyse eskilerden 5. elementte hasta kaldığım bir operet performansı acaba youtube de kimler yorumlamış diye bir bakim dedim... çok başarılılardan çok komik olanlarına kadar baya bir varyasyonları mevcut... filmin gerçekten en enteresan bir bölümü olduğu 2013 yılında olmamıza rağmen benim gibi pek çok insanın internetten takip etmesinden anlaşılıyor. tekrar izlenir.. paylaşalım... önce orjinal  Uğur üstadımız da gitarıyla damgasını vurmuş  Stefaniya Lushchevskaya keman versiyonu - gerçekten çok başarılı bu medeni cesaretli abimizi de koymasam olmaz...özellikle izledikten sonra altında en çok oy alan yorumu okuyunca baya bi güldüm..."Sounds like a fucking monkey XD":)

Yazmadan edemiyeceğim.. bugün kız arkadaşımın zoruyla yazı tura da kazanmama rağmen Die Hard 3 ile Romantik Komedi 2 arasında maalesef ikinçi seçeneği para verip izleme şanssızlığına uğradım... Fazla birşey yazmaya gerek yok... Sinema zevkim olarak romantik komediler ilk sıralarda yer alsada bu nasıl bir klişedir, bu nasıl bir espri anlayışıdır, bu nasıl bir oyunculuktur... sinema salonu ful dolu olmasına rağmen bir iki sahneye seyirciler - zoraki - kahkaha attılar geri kalanında birbiriyle kah şakalaşarak kah konuşarak bazende - can sıkıntısından olsa gerek - elleri kollaırı koyacak yer arayarak zamanı geçiştirmeye çalıştılar.. hele ajda pekkanın şarkı söylediği anda insanların giyinmeye başlayıp salonu terketmeleri çok manidardı... ya bunlara para yatırıyorlar birde oyuncuyuz diye parayı götürüp millete artis(!)lik yapıyorlar.. Türk Sineması - yine söylüyorum - bilinçli olarak böyle düzeysizleştiriliyor... birilerinin bi el atması yada bu konuda bir reform geçirmek lazım galiba......

Komedi tarzı filmleri seviyorum ve uzun zamandır bu kadar gülmemiştim... tabi trajikomik tarafı da yok değil.. sperm bankasına resmen "yıkamış" bir vatandaşın 533 tane çocuğunun olduğu öğrenmesiyle başlayan maceralar.. sıradışı bir konu tekrar izlenir unutmayalım ;) ve tabi ki illuminati işaretleri görmeden de filmlerden tat alamaz olduk... işte enteresan bir kare...

Küresel güçlerin nasıl bir yapılanmayla yıllarboyunca işlerini yürüttüklerini gayet güzel anlatan bir film... Arşivlik ;) Ve yine bir illuminati işareti de bu filmden... izlerken bu kadar küresel muhabbetler, gövde gösterileri var, nerde bizim satanik tayfa derken, holywood sektörünü idare eden bir menejerlik şirketinde kahramanımız gezerken abartı şekilde binanın içerisindeki lükslerden bahsederken, bilmem hangi sanatçının hediye ettiği bir parçanın yanında bir süre durdular..tabi boşuna durmadıkları ortada...

Uzun zamandır şöyle başından sonuna kadar gözümü ekrandan alamadığım, arada bol kahkaha attığım filme denk gelmemiştim.. Film sektörü bir enteresan..bi ara öyle kaliteli yapımlar peş peşe geliyor ki.. bazende durağanlık oluyor... yapmış olmak için yapılmış filmler vs. Dün de erken yatmam gerekmesine rağmen bir film açim dedim.. dikkati mi çeken bir Uzakdoğu filmi oldu... Hep kültürlerini merak etmişimdir...gezip göremediğimizden filmlerden birşeyler kapmaya çalışıyoruz.. İstisnai olarak güzel filmlere denk gelmişimdir... Yani beklentimizde o kadar yüksek değil tabi ki..olması gereken biraz daha doğallığı yansıtması... Neyse dünkü izlediğimiz film " Karım Hakkında Herşey "... Ne yalan söylim filmi açmadan hoş duygular hissettirdi bana... Kısaca film izlenir... Doğallığı, Japon ve Kore kültüründen örnekler, kaliteli espriler, durum komedileri... özellikle japoncanın bu kadar sempatik olduğunu daha önce bilmiyordum. Oyunculuklar zaten harika...aynen bu şekil filmler gelir o t...

Torentlerden neler indirmişim diye bakarken Prometheus dikkatimi çekti.. bazen İsohunt.com'da son zamanlarda en çok neler indirilmiş diye aratarak yeni şeyler bulmak hoşuma gidiyor... tabi bazen de unutabiliyorum.. ne filmin fragmanını, yönetmenini, ne de oyuncularından haberdar olarak izledim filmi.... ilk başlarda gerçekten içine çekmeye başladı.. allah kaliteli bişi yakaladık sonunda dedim... zaten bilim-kurgu filimlerine hastayım... baktım bunlar bir yola vurmuş gidiyorlar..hemen beklentilerim ayyuka çıktı... ya evrime vurgu yapacaklar, yada satanik simgeler heryerde uçuşup gidecek... neyse ki bilinçli bir izleyici olarak herşeye hazırım... derken charlize theron çıktı... beklentiler daha da arttı doğrusu... gerçekten HD olarak izlenebilecek bir görsel şölen haline getirmişler...konu da iyi gidiyordu...ama sonrasında birden film fazla hareketlenmeye başladı.. birden gezegene gelmeler... sonrasında bir anda "aha işte düz bir zemin kesin burası" diyip keşif yapmalar......

Fetih 1453 filminin ingilizce versiyonunu Avrupa'da Gösterime sokacak firmanın fragman başındaki logosu... boşuna demiyoruz dünya sinnema telelcileri özellikle dandik yapımlara para akıtmakta yarışıyorlar diye...sonra millete "alın ancak siz bu kadar yaparsınız" psikolojisi verip angil dingil oyuncuların kıcını kaldırıyorlar... plan basit anlamaz zor..enteresan....

Two and a half man'den bahsetmişken sitkomlarda bazen konuk oyuncular geliyor ve bazen "vay be daha önce nerdeymiş bu" diyerek imdb'lerden aramalara girişilebiliniyor... 3.sezonun 6.bölümünde de böyle oldu..yine charlie bi hatun atmış eve ama ne hatun.. görünce zeyna'nın kardeşi yada kızı falan sandım..inanılmaz bir benzerli var...kızcağızımız şimdi 34 yaşına gelmiş tabi..biyografisine bakınca sinema filmleri yerine tv serilerinde yer aldığını görmüş olduk..yazık vala..bir kaç filmi de var ama torrentlerde falan bulamadık ne yazık ki... 1978'li olan Jodi, irlanda, çek, avustralya, polonya, isveç(maşallah) karışımı bir soyağacına sahip olarak 8 yaşından sonra modellik yapmaya başlamış (yakışır), sonrasında bildiğimiz bütün serilerde görev almış... valla izlenmeye doyulmuyor ne diyelim...

"amerikalılar yapmadıktan sonra filmin tadı yok kardeşim..." diye bilinçaltındaki sabit fikirden kurtulamadığımız uzun sinema serüveninde yeni türk filmlerinin zinciri kırmasından sonra bir iran filmiyle yola devam etmekteyiz... tavsiye üzerine izlesemde sonuna kadar pür dikkat kesildim... zira gerçek olaylarla alakalı olması Türkiye'de geçmesi ve günümüzün önemli bir sorununa parmak basması baya cazip kıldı... başta "cia mı hazırladı bunu" diye antipatik yaklaşmaya çalışsakta sonuçta bir realite de var... iranda bir molla hakimiyeti ve insanların yaşamına tümüyle karışma hakkına sahip baskıcı bir rejim var...özgürlük, demokrasi kavramlarını konuşmak bile yasak... insan ne kadar dayanabilir buna...tabi ezilen onca azınlık türk ve kürtleri de düşünmek gerekir... topuğu da türkiye'den doğru avrupa'ya... kim ister bu kadar çileyi ve gurbet hayatını... demokrasi ve insan hakları kavramlarını büyük devletler ve emperyalistler suistimal etsede günümüzde bu ...

bi h.sonlarını atlattık... işler iyi..yeni anlaşmalar vs... kafa dağıtmak için de müzik yapalım dedik...ama içimizde bir ukte müşteri olur mu olmaz mı... kesat mesat ama uzun zamandır görüşmediğim müzisyen bir arkadaşın bize eşlik etmesi en azından müzik adına bizi biraz doyurdu... klasik akustik karışımı bir tarz oldu en sevdiğim haliyle biraz işi bilen biriyle de çalmak güzeldi... yevmiyeyi tam alamadık ama neyse... sonra evlerine misafir ettiker... allahım süper manzaralı tepede bir ev..deniz ayağımızın altında..balkonda bir golden köpekcik... şöyle bekar hayatı yaşayamadık kıcımıza güvenip...ev memur dolu..haliyle erzaklar nevaleler tam takır... güzel bir gece..bende kafayı yapıp gülme krizine soktum milleti..uzun zamandır keyfim yerine gelmemişti bu kadar..iş güce dalıp bilgisayardan kalkamadığımızdan arada yapmak lazımmış... pazar günü de güzel bi uyku alımı güzel bi kahvaltı sonra köpekli möpekli yürüyüş... kendim sahip olduğum bir köpeğim olmuştu... onu da kıvırcık fino diye...

Hergün pek çok film izliyorum ama çok azı akılda kalıcı oluyor... bunları da arşivleyip tekrar izlemeyi de severim... her konuya göz atmak istesem de komedi tarzları dışında sağlam yapıtlara nadir rastladığımdan, özellikle gerilim, çoğunu es geçtiğim oluyor... öyle göz atarken "Orfanato" filmine gözüm takıldı... daha önce izlediğim"Orfan" ı aklıma getirdiğimden birden gözümde film şeridi gibi geçti... o da çok kaliteli bir filmdi ve 10 yaşındaki bir kızın oyuculuğunu hep beraber alkışlamıştık... ispanyol filmi olmasına rağmen warner bros tarafından yapılmış... zaten filmi izlerken hiç ispanya'da geçtiğini hissetmedim... dandik avrupa filmlerindeki eksik yapımcı firmanın kalitesinden kaynaklanıyor muş...bir kez daha anlamış bulunuyoruz... filmin başında yetim çocuklardan soğutuyor diye düşünsekte sonunda doğru bir çok evlat edinesim geldi gerçekten...güzel duygular... aklımdan bir süre daha çıkmaz bu film... http://www.filmifullizle.com/yetimhane-el-orfana...

H. Sonu bitti... sabit bir işte çalışıyo modundaymış gibi bir keyif kaplıyor içimi nedendir bilinmez..eski günlerden alışkanlık olabilir...yada bankadan vesaireden bir borcunuz var gibi bir iletişime geçme ihtimalinin olmaması da olabilir.. bilinçaltım bu konuda iyi çalışıyor... bir zamanlar bu dertlerden baya müzdariptim.. hatta her telefon çalışında bir sıkıntı girerdi içime... ne kadar ses tonlarını değişsemde yemedi... neyse c.tesiye baya bir erken saatte girdim nedenini anlamadım ama hazır kalkmışken yatakta bir film keyfi yaptım.. "The Help"...zenci haklarıyla ilgili değişik bir bakış açısı... geçen günden başlamıştım bitirdim... seyredilmese de olur...biraz durağan ama hep adını unuttuğum ama oyunculuğuna hasta kaldığım "Emma Stone" için izlenir... Sonrasın bir temizlik furyası başladı.. ve uzaktan "halı yıkanacak" sözünü duydum... ya nefret etmeme rağmen valideye kıyamadığımdan el attık.. o bu şu derken baya bir yere el atmışız...genelde bu atra...

bir günü daha yedik... tembellikte sınır yok öğlene kadar uyuma modu sonra birkaç telefon görüşmesi.. ve yine önemlileri yarına erteleme... cuma..kaçış yok... evde takılmayı seviyorum ama yavaş yavaş problem olmaya başladı... yaptığım çalışmaları anlatmakta zorlanıyorum... gitarla baya doyuma ulaştım...sevdiğim parçaları birer birer kavırladım..elim baya alışmaya başladı...tablara göz attıktan sonra kısa sürede çalmayı becerebiliyorum..gerçekten büyük keyif.. içimden aah daha öncelerden başlasak nolurdu ki diye sormadan duramadım... kayıt da yaptım tabi... kayıtları da baya bi uğraşmalardan sonra anca son 1 ayda çözebildim... önce bilgisayara direk giriş yapmaya çalışmıştım ama ses kartı onboard olduğu için yemedi tabi..sonra vazgeçmiştim ki birden bizim eğitimde kavrayarak öğrenme dediğimiz birden bire ışık yanar gibi çözümü kaliteli mikrofonu direk anfiden almak geldi...tabi mik de kulaklık mikrofonu... bilgisayardan da direk anfiye sesi verdim... backtrack müziğin çıkışıyla beraber...

Young Adult Vay be..ilk defa charlize theron'u böyle dandik bir filmde görüyorum... heralde hatır gönül için çekmiş.. ama kurgusundan, işleyişine hiç kendine çeken bir sahne bulamadım...tabi ancak bir yıldızın yer alması böyle bir filmi izlettirebilirdi... kendimden bile birşey bulamadığım tek film diyebilirim... charlize'nin güzelliğine doyamadım desem yeridir... aklımda kalan anekdotsa amerika'da baya bir yazar potansiyelinin olduğu...yada bu konuyla ilgili çok film çekiyorlar... amerika'da şehirler arasında dolaşmak da hoşuma gidiyor... sırf filimlerden ötürü değil oradaki yaşam tarzı gerçekten insanı çekiyor... gerçek ortamı görmek gereksede en azından bir fikir verebiliyor.. herkez kendi aleminde, çeşit çeşit milletten insanlar.... bence çok eğlenceli... charlize soyunmadan bitecek sandım film ama allahtan sonuna kadar izlemişim :)  http://www.filmifullizle.com/genc-yetiskin-young-adult-2011-turkce-altyazili-izle.html  The Switch Romantik komed...

hergün en az bir film izliyorum... ama çok azı aklımda yer ediyor... hatta bazısı günlerce beni etkileyebiliyor... dün gece de şansa böyle bir filmle tanıştım... filmifullizle açılmayınca bakizle'ye transfer olduk... orda da bi kaç film açılmayınca tarzım olan romantik komedi de neler var diye bakim dedim.. afişi dikkatimi çekti... oyuncuları daha önceden bildiğim için bir iki part izlim dedim... daha başlarda birden eleman kanser olduğunu öğrenmesi noluyoruz dedirtti ve sonrası da çok güzel düşünülmüş ve kurgulanmış sahneler geldi... ben tabi kendime uyarladım.. başıma gelse nolur? yanımda kim kalır? hasta olsak sigortamız yok bişiler yapmak lazım? kadere teslim mi oluruz noluruz? bir sürü soru... aslında düşününce kendimi filmdeki gibi olmasada dermansız bir dertle yüzleşmiş biri olarak düşündüm... ne de olsa bu sınav illetinden yıllardır müzdaribiz... tedavimizi de yapamadığımızdan yanımızda kimse kalmadı... kimler geldi geçti ki... eğer atlatsak şu an çok farklı bir hayat o...