Sâi - Sıradanlıkdışı Paylaşımlar

 

Sigara kullanan biriyseniz, birde bilgisayarınızı yatak odanızda barındırıyor günde en az 3-4 saatini başında geçiriyorsanız bir süre sonra karşılaşağınız ilk şey - özellikle dışardan odaya girince - ortamı saran burnu zorlayan iğreti bir koku olacaktır... Ee ilk akla gelen de tabi "bir koku moku bir şey alayım canım" diyip ordan burdan koku salan zımbırtılardan alıp sorunu halletmek olacaktır... Şahsen baya bir ürün denedikten sonra mağaza elemanının tavsiyesiyle "bunu deneyebilirsiniz... hemde 60 gün etkili" diyiverince dikkatimi çekti...bi deneyelim tabi... Sonuç...Aman Allahım...Odanın kokusu değil havası değişti sanki...İnsan içine temiz hava çekiyor hissiyatı veriyor...Gayet memnuniyet...rahatlık...Aradığını bulma hissiyatı...Amma..Gelgelelim... Enteresan bir olay yaşadım... Şimdi odamda bu keyfi sürerken dikkatimi çekti...Genelde gece 11-12 gibi eve geldiğimden odama gir...

Bu aralar motor keyfi yapmaktan bilgisayarı sadece iş için kullanabiliyorum.. malum gündem yoğun olmasına rağmen blog yazmaya da fırsatım kalmadı... Ne hikmetse 2 ay önce dönüp bakmadığım ve ilgilenmediğim motorsiklet mevsuzuna, beraber vakit geçirmekte mutlu olduğum, boş zamanlarında sahibinden de motorsiklet fiyatlarına bakmakla geçiren arkadaşımın yanında takılmaktan kendimizi bu işlerin göbeğinde bulduk...biraz tez canlı yapımızdan olsa gerek  hemen a2 ehliyete yazıldım.. sahibinden de sürekli telefon trafikleri.. motor markalarını tanıma fasılları... forumlarda gezmeler... baya bir altyapı aldık... Mantıklı olarak ehliyetten sonra motoru alırım diye düşünüyordum ama tam o ara feysbukta bir arkadaşımın paylaşımı dikkat çekti...bir Mondial 250 MCT... zaten bir "Rockçı" olmamızdan, özgürlük düşkünü olmamızdan, muhalif tavrımızdan, sıradışı sporlara merakımızdan "Chopper"dan başka bir model almamız düşünülemezdi... 130 kiloluk arkadaşın kısa mesafede yaz...

Arefe günü iftar için davet edildiğim yere giderken amcaoğullarından ayakkabıcı yaşıtım bir akrabama uğrim dedim... elimde telefonla kapıda beklerken içeride bir siyaset sesleri almış başını gidiyordu... söz arasında AKP teşkilat üyesi olduğunu öğrendim... Hele şükür bir âkil buldum da belki sorularıma yanıt alırım hemde iftara kadar vakit geçer diye seviniverdim.... - ee hocam hayırlı olsun AKP üyesi olmuşsun ne çektiniz şu Gezicilerden öyle yav - Sorma azizim... ne istediklerini bile bilmiyor bunlar.. - Ne istediklerini söylemiyorlar mı? - İki üç ağaç...amaç ortalığı yakıp yıkmak...zaten hepsi marjinal grup (dikkat Tayyip ağızları) Ne istiyonuz kardeşim... Devlet ağzınıza lokma mı koysun? - Ağzına lokma koymak ne demek? - Havadan, çalışmadan para kazanacaklar, herşeyi devlet yapacak oh ne ala... - Sen ne iş yapıyorsun? - Ayakkabıcılık..niye sordun... - 10 yıl önce de aynı dükkan vardı sende...borcun vardı.. şimdi de aynı borçla dükkan yürütüyorsun... - Evet de devletin ne ...

Yine bütün bir günü belki birkaç günümü etkileyecek rüyalar aleminden kalktık... Heralde geçen akşam izlediğim Celal ile Ceren filminin etkisinde kalmış olabilirim... özellikle herkesin hayatında bir ceren vardır sözü uzun metrajlı hatta imdb den güzel bir not alacak kadar enteresan konu ve kişilerin olduğu bir aleme dalmama sebep oldu. Haliyle bizim de bir cerenimiz oldu(tabi ismi gerçekten ceren değil) ama bakınca baya uzun bir zaman geride kaldığını söyleyebilirim.. hatta şu an evli ve belki hamiledirde

İş güç yoğunluğundan dün kazara internette gördüğüm haber üzerine son gününe geldiğimiz kpss başvurusu bugün hallettim... nasıl haberim olmadı anlayadım... Allahtan ösym güzellik yapmış ta direk osym.gov.tr'den onlayn ödememizi yaptık...

Gergin bir gün... gerçekten şu memlekette memur olup kurtarmak lazım paçayı... el emek gül bebek 150 ye yakın yaptığım site tasarımlarıma rağmen emeğin karşılığını almak için binbir tantana binbir olay çıkartmak gerekiyor. lafta trilyonları havalarda uçuranlar iş ödemelere gelince para yok diyaloglarına giriyorlar.. maalesef bizim firma da aynı bu şekilde... Geciken ödemeler yüzünden biraz sıkıntılar yaşıyoruz nolcak bu işler bilemedim... sözleşmede yapsan senet de yapsan aynı teraneler... neyseki akşam eski bir radyocu arkadaşım süpriz yapıp ziyaretime geldi bir iki saat gülmekten gözlerimden yaşlar eskitti alem adam.. hele biraderle bilgisayar başına geçip tarla oyunu için birbirlerine tiyo vermeler ve bir hekır edasıyla hile yapmaya çalışmaları görülmeye değerdi doğrusu... inşallah bu zamana kadar bulaşmadım bundan sonra da bulaşmam...

Bu aralar biraderi Battlefield 3 oynama heyecanı kapladı... Oyunu da satın almış fakat ne hikmetse ORİGİN diye bir bela yüzünden bir türlü kayıt işlemi gerçekleştiremedi... daha doğrusu parola sıfırlama maili gelmiyor... internet üzerinde araştırmalar sağa sola yazılar yazmalara devam ediyoruz ama sonuç yok maalesef... neyse bu hengame içerisinde sorunun ekran kartında olduğuna hükmetti ve birde ekran kartı alma telaşı sardı.... Ben pek müdahele etmedim ve en sonunda elinde bir ekran kartıyla çıka geldi... Halihazırda Ati 4800 serisinden 1GB DDR2 bir ekran kartı var..2-3 yıldır da gayet güzel iş götürüyor... POWER da baya yüksek... Netekim aldığı ekran kartı NVIDIA 1 GB DDR3 ama 128bit.. bunda bir bit yeniği olacak diye düşünürken kurulumdan sonra foyası meydana çıktı... Daha önceden oynadığımı Bad Company 2'de hiç yaşamadığımız takılmalar, iğrenç efektler... ve bizim biraderde tepki "elimizde patladı" oldu.... Tüketici hakları konusunda baya bir olay yaşamış ve araştır...

Bugün yaşadığım enteresan olaylar...   1- denizbankta para yatırma hadisesinde çıkan olaylar... havale için içeri girdiğimde hınca hınç dolu olğunu görünce bir an sonra mı gelsem diye düşündüm... ama tabi gözüm kesmediğinden bi yere kıvrılıp aradaki 90 kişinin bitmesini biraz da bireysel emeklilikteki hatunları keserek vakit geçirim dedim.. nasıl olsa işten kaytarıyoruz :) dedemin bir lafı vardı şu kadınlar evinde dursa işsizlik diye birşey kalmaz.. hakkaten öyle..hep bayan, bayan.. birde seçmece midir nedir güzellikte ve asortiklikte yarışıyorlar... görsellik güzel tabi ama işlevsellik sıfır... bireysel takılcaz diye kızcağızlar masada birileriyle iki saat kredi pazarlığı yaparken şahsım gibi iki dk işi olanlar 2 tane memur ve memurenin iş yetiştirmesinden medet ummak zorundalar... tabi haliyle kavga kıyamet koptu.. bir başörtülü hanfendi startı verdi.. onun gazıyla diğerleri.. güvenlik desen banane kardeşim al numaranı bekle diyor.. tam şenlik... soğuk havadan sıcağa gelmiş ...

Son iki gündür gördüğüm rüyalar fena... yine eski sevgililerle başımız dertte... şu an iyi giden ciddi düşündüğüm bir ilişki olmasına rağmen nasıl bir bilinçaltı varsa ne gelen gidiyor ne giden tam gidiyor... özellikle uzun süren iki ilişkimde beraber olduğum insanlar istikrarlı bir şekilde rüyalarda değişik senaryolarla bazen sabahları bir süre bazen de tüm günümde psikoloji ve motivasyonumu etkiliyebiliyorlar... nedenini düşündükçe de pek şaşılacak bir şey yok tabi... birinden ben ayrıldım diğeriden karşı taraf ayrılma kararı aldı... ikisinin ortak yönü...alevi olması...öğretmen olması... yaşlar aynı... güzellik bakımından benzer olması...tabi en önemlisi evlilik düşünceleri.. şimdi ikisi de evli birinin çocuğu var... yani insan normal olarak düşünür değişik olsa nasıl olur diye... birde bu sosyal paylaşım sitelerinde ayan beyan aradığını görmek, ve aradığını bulduğundan "aha yüzünde mahsun bir ifade var, kesin benim yüzümden" :P gibi avutucu tepkiler yaşamak da zamanımız...

yav gece daha iyi çalışabiliyorum diyorum yok illa erken işe geleceksin... nedir insanlardaki bu kuralcılık anlamadım gitti.. sonra en az 3 saat bön bön ekrana bakmalar, 0 yaratıcılık... peh... neyse bu aralar grafik tasarım vs yoğunluktan bezmiş durumdayım..sürekli baş ağrısından ilham perilerini kovalıyorum..ama allahtan işi savsaklama ustasıyım..patronun beklediği bir işi, materyal indiriyorum, büyük ihtimal bugün biter vs diyerekten savma ustalığım var..birde ekrana bakıp birşey anlamadığından basıp gitmesi tuz biber ekiyor aman nazar değmesin... bugün gece bir gece rüya aleminden kesitlerin ara ara aklıma gelmesiyle gün geçiriyoruz maalesef... evlenmiş ve cocuk yapmış eski sevgiliyi kapısının önünde bir jipte beklemek..sonra ailecek çıkan hatunu arabayla takip ettiğimin farkına varmasıyla hızlanması (niyeyse:)) tam peşinden son sürat giderken hatunun arkaya dönüp bakması benimde "acaba beni çıkardı mı" "yada aklından ben geçtin mi" diye düşünürken o yeşil gözle...

vay be 3 aya yaklaştı blogda birşey yazmamışım.. insan bir kere gaza geldi mi ne kadar üretken oluyor... önceki yazılara baktımda harbiden enerjik bir moddaymışım... ama gel gör ki hayat hep istediğin gibi gitmiyor... tam vites yükseltmişken başa gelen aksilikler keyfimi kaçırdı... zaman geçiyor bende sürekli bir artış bir iniş... bakalım 3 ayda neler olmuş... suriye de hala savaş var, başımızda hala tayyip var, memlekette ne atatürk adı ne milliyet ne türk ne de bayram adı geçer oldu, bu arada bir sevgili yaptık sonunda.... bekarlık sultanlık lafı gibisi yok.. sorumluluk kısmı insanı gerçekten kasıyor..sevgilini ara rapor ver, yok ne yaptık, günlük hikayeni anlat, yok o yok bu, yanındayken seni uyutmasın, bana sarıl, yok güzel şeyler söyle,... insanın içini daraltıyor ama.. bir süre sonra da olmayınca olsun diyorsun... ya bunu da kaçırırsak ortada kalırsak telaşı başlıyor... hiç kafa yorcak halim yok... bu arada iş değişikliği de yaşadık... tilki gibi kürkçü dükkanına dönüş... insan...

En sonunda sürekli ertelediğimiz İstanbul seyahati gerçekleşti.. ha bugün ha yarın derken pat diye yola çıkıverdik... gezmeye değil tabi ki... iş için gelmiş bulunduk ama randevularde gece çıkılan yolda sabah verilmek üzere ertelendi... Dayı yurtdışından arabasıyla geldiğinden gidiş de sorun yok.. bu arada daha yola çıktığımızın ilk saati kendisi yatmaya gidince 5 saatlik bir direksiyon tecrübesi yaşadık.. her ne kadar sürüşüme güvensemde trafikte başkalarına güvenmediğim için hep tedirgin olmuşumdur...genelde yol tenhaydı..ama ciddi bir trafik kazasına sebep olacaktım... çift şeritli yolu adamlar öyle bir genişletmişler 3 şerit olarak duruyor kenar boşluğundan..ona güvenerek öndeki kamyonu geçerken son anda farketmesek bir otobüsle kafa kafaya gelmek işten bile değildi.. allahtan verilmiş sadakamız varmış... adapazı kuzen ziyaretinden sonra istanbula vardır.. görüşmeler harika geçti.. randevular alındı..ama sıcak hava... ve uykusuzluk resmen bitirdi... çok kurumsal firmalarla tanışm...

En huzurlu yazlardan biri..Kpss derdi yok.. işimde gücümdeyim.. müzik işleri süper... ortam güzel... hayatı böyle yaşamak da varmış... para sıkıntısı dönem dönem olsa da aç kalmıyoruz...ah ulan bu devlet resmen 10 yılımızı yedi..neyse anlatmaktan yorulduk zaten... bu ara herşeye sinirlenmeye, lafımı esirgememeye başladım... sanırım pek çok insanın gözüne de batmaya başlatık... e olgunlaşma bu oluyor demek..özel sektörün bütün taklalarını yaşıyoruz... hiç olmadığı kadar yazlığa gidiyorum, hiç olmadığı kadar otostop çekiyorum... ulaşım berbat halde bu yüzden bir araba alma fikri peyda oldu bakalım nasıl yapıcaz... yazlık bu arada resmen hayvanat bahçesi ama dün feci bir haber aldım.. gelincik kümese girdi dediler.. üstüne bir tavşan ölü iki ördek yaralı birinin ayağı kırık... köpek de salık olmasına rağmen birşey yapmamış.. bende işi gücü bırakıp veteriner bir arkadaşla müdahele etmek için yollara düştük... mesaiden de çaldık ama onlarda çocuklarım gibi napim... neyse ilk müdahele ...

Fotoğrafın inanılmaz mistik gücü, cazibesi, duygulara ve ruha hitap etmesi vs.. hepsini ancak tam olarak farketmiş bulunmaktayım... sosyal paylaşım sitelerinde bir kapak fotoğrafı olarak dikkatimi çeken bu çalışmada dövmelere karşı olmama rağmen uzun uzun bakmamı sağladı....  allahtan çekenin imzası bulunuyor da diğer çalışmalarına vakıf olmayı başardık.. basit bir wordpress atmış üstad ama olay iç malzeme özgünlüğü değil amaca hizmet etmesi uzun uzun slaytlarda "sonrasında ne çıkacak acaba" diye bekletebilecek fotoğraflar ve adını yeni duyduğum tekniklerle çekilmiş çalışmalar... takdire şayan.. emeğe saygı... ;) http:// ibarraphoto.com

ne 20 gündü yav... suriye'nin düşürdüğü uçak, peşine yağmur felaketleri, müzik çalışmaları, grup arasındaki tartışmalar, yeni bir kız arkadaş heyecanı, iki günde 3 kez sırılsıklam olma, yazlığa getirdiğim köpeğin kaçışı, evde oluşturduğum ofisi gerçek bir ofise taşıma, yeni bir iş ortamı ve tabi yeni gerginlikler.... bir özgüven patlamasıdır gidiyor nazar değmesin... heran şevkimin kırılacağı, orjinal bir aksilik yaşıyacağım çekileceğim endişesi hala devam ediyor... yılların birikimi galiba... bu arada yeğenlerim için oluşturduğum - aslında kendi zevkim ağır bastı - hayvan ortamını sağlamış bulunuyorum...2 ördek bir köpek ve 1 tavşan... gecen seneden beri baya bir hayvancı oldum ama bu sefer beslediğim köpek benim bakış açımı hayli değiştirdi.. alman çoban köpeğini hep polis köpeği şöyle akıllı böyle akıllı diye bilirdik ama hiç sağlam bir cinsle karşılaşmamıştım.. şimdi besleme imkanım var... o da bir arkadaşım sayesinde oldu.. 4-5 aylık yola gitmesine binaen tam yaz zamanı bahç...

Birkaç gündür blog'a girmemiştim... günler full aktivite ile geçiyor... mevsimden midir nedir özellikle müzik alanındaki gelişmeler çok pis özgüven patlaması yaşattı...avm konserleri, bar da programlar, telefonla konser fiyatı konuşmalar, organizatörle pazarlıklar... hatta bir hollanda macerası bile gözüküyor.. Allah bozmasın... ama bunun getirisinin reklamlar ve sürekli grupta aktif bir insanın (yani ben) olması önemli... maalesef diğer arkadaşlar herşeyi benden beklemekteler.. bundan sıkılmaya başladım...boşuna müzik gruplarının hayatı fazla sürmüyor... sabır taşına döndük vesselam... iki saat sonra bir otelle görüşmeye gitcem hadi bakalım... özgüven fazlalaşınca insanın beyninde binbir tilkiler dolaşıveriyor... bu huyumu sevmeme rağmen bazen çileden de çıkarabiliyor.. mesela unutkan olabiliyorum...fazla uyuyamıyorum... vs... senede bir bu hale bürünüyorum... ama birkaç aksilik üstüste gelince tam tersi bir insan çıkıyor karşıya... inşallah bu sefer öyle olmaz... bu arada bloga...

"ulan seneye böyle hatunlarla gelmezsen bu kadar şebekliklerimiz haram olsun :))" hayatımın en eğlenceli geçen 3 günü.... müzik programı.. peşine yeni arkadaşlarla tanışma... program bitimine yakın gelen 4 genç, aralarından bi tanesine gözüm takılıyor.. onlarda farkında... bir ara tanıştığım gemici arkadaş... aynı uzun sarı saç..taç la tutturulmuş..renkli göz..sürmeneli tipli.. program bitiminde bizim gitarcı yanlarına oturmuş muhabbet ediyorlar..yanlarına geldiğimde bir koreli olduğunu ve ingilizce sohbetin dibine vurduklarına şahit olunca bir şaşkınlık... bu arada benzettiğim arkadaş harbiden gemici ama benim tanıdığım kişi değil bu kadar benzerlik olur... diğerleri de aynı meslekten...allah  diyip ingilizce diyaloğa başlıyoruz....bende pratik yapmak için arkadaşı ararken bir yabancıya rastladık... sonrasında baya uzaktan geldiklerini birinin nişanlısı olduğunu korelinin de istanbulda bir turist kafilesinden tanıştığı öğrenci bir arkadaşıyla görüşmek için günübirlik gel...

bir kandil akşamı da geçti... herkes birbirine hazır mesajlar attı... aradı falan... 7 den 70 e insanların bu adetlerine saygı duyması ne kadar güzel.. . gündüz işlerin yoğunluğundan akşam bir hava almak için dışarı çıktım sonrasında arkadaşlar aradı.. ama ben yeni eğlencem olan split cam le yayın yapmaktan kendimi alamadım... sonra geç olunca oturdum aşşa.. yakındaki camiden sesler gelmeye başladı... herkes doluşmuş ama ben gitmedim.. nedense camiye girdiğimde hiç bitmiyecekmiş gibi geliyor.. saatlerce arapça dinliyorsunuz.. bir projem var diyanete sunacağım... camilere projeksiyon bişi yerleştirsinler..dua okunduğu anda aynı zamanda türkçesini okuyalım en güzeli.. yada hocalar direk türkçe okusun... ah atam ah anlayamadılar seni bu din bezirganları.... gece baya bi sohbet mohbet gırla devam gidiyor.. gene özgüvenimin tavan yaptığı ve çeneme vurduğu bir dönem yaşıyorum.. sene de bir iki defa oluyor.. kabına sığmaz bir hal alıyorum..bu da genelde cebte para ve iş güç sıkıntısı olma...

Geçen gün eski bir arkadaşla dertleşirken gaza gelip bu blogdan bahsettim (ilk kez) beğendiğini söyledi onure olduk tabi.. ama benim böyle blog, günlük tarzında birşey yapma fikrimin acı bir mazisi var...aslında çok geriye gittiğimiz de üniversite de bir hocamız "aklına güvenme kağıda yaz" "not alın bunları düzenli istifleyin" gibi uyarılarda  bulunmuştu ama sallamadık tabi.. bir kere de kitap yazmış ingiliz bir vatandaş da "10 yıldır okuduğum gördüğüm herşeyin notlarını almışımdır.. bir baktım baya bir fazlalaşmışlar..bende kitaplaştırmak istedim" gibi ifadeler bu konu üzerinde düşünmeme neden olsa da arada bir bahsettiğim ve aklımdan çıkmıcak eski bir aşk hikayesi sırasında geçen bir olayın yerini tutamaz... ilişkinin başlamasından uzun süre sayılabilecek bir zaman geçtikten sonra özel bir anımızda bana günlüğünü göstermişti... ciddi anlamda şaşırmıştım... ilk defa bile görüyor diyebilirim böyle bir atraksiyonu... bir iki sayfa göz gezdirtti platonik a...