TÜRKÇE ÖĞRETMENİ BİR POLİS!

Bir öğretmen düşünün ki ilkokulda şiir yarışmasına girmiş.. birinci olmuş... ortaokul, lisede yazdığı kompozisyonlarla edebiyat hocalarının takdirini kazanmış... gözünde türkçe öğretmenlerini idol kabul etmiş... tarihin en eski ve güzel dili TÜRKÇE'ye sevdalanmış... bir yıl çalışmış, öss'lere, öys'lere, ygs'lere ve daha bir sürü sınavlara girmiş... ailesi hukukçu olsun, tıpçı olsun diye tercih yapması için zorlamış... O illaki "ben edebiyatçı olcam anne" demiş... tutmasa başka bölüme gitmemiş seneye tekrar hazırlanmış.. sınav sonuç belgesinde bilmemne üniversitesi edebiyat yazınca havalara uçmuş... üniversite parmakla gösterilmiş birincilikle bitirmiş... yine üstüste ödüller... ama gel görki yılların verdiği takdir ve edebiyat sevgisini devlet KPSS kapılarında heba etmiş...aramamış sormamış hocasını... bu arada ailesinde maddi sıkıntılar başgöstermiş... üstüne sevdalanmış yuva kuracak...ama kızın ailesinin karşısına bir atama mağduru öğretmen olarak çıkmak istememiş... o kadar birincilikler olmasına rağmen.. olmamış KPSS'de... adam matematikçi değil ki insanlar fark atsın... sayısal bölümden edebiyatı kazanan arkadaşı vardı bir zamanlar...dalga geçerlerdi... "ne alaka oğlum edebiyat, bitiremezsin sen bu bölümü" demişler... gerçekten bitirememiş bir sene uzatmış ama O çoktan güzel bir yere atanmış...bizim ödüllü hocamızsa ancak hayaller kurmuş gençlere edebiyat anlatırken sınıfında, takım elbiseli, traşlı, yolda öğrencilerinin velilerinin selamlarını alarak, torunlarına öğretmenlik anılarını anlatara...daha türlü hayaller... derken devlet baba (!), imkan (!) vermiş bu hocamıza... gel seni polis yapalım...5 şınav, 5 mekik... bitti... bırak bu idealistliği... sevdalısı aklına girmiş... çaresiz anası kolu komşunun "noldu senin oğlan atanamadı" sorularına cevap vrmekten bıkmış " git oğlum hayırlısı" demiş... ve bizim hocamız 6 aylık uzun ve ciddi (!) eğitim sonunda çevik kuvvet (!) polisi olmuş... okulunda sınıf arkadaşları kah tarih öğretmeni, kah fen bilgisi öğretmeni... ilk başlarda tabi gözlerini birbirlerinden kaçırmışlar.... nerden nereye....sonra aşşağıdaki satırları döktürmüş... edebiyatçılığını da konuşturmuş... helal hocam...((Sâi)

"OKUYACAKSINIZ..

Tarifi çok zordur, başka hiçbir hisse benzemez polis olmak...

Polis olmak yeminle değil, boğazından geçen her lokmadan önce devletimiz varolsun dediğin an başlar...

Şehit polislerin hayat hikayelerinin asılı olduğu çerçeveler vardır, polisokulu kütüphanelerinde, spor salonlarında...

Daha önce 45 saniyeliğine televizyonda haberini gördüğün ismini çoktan unuttuğun birisini o çerçeveyi gördüğün ilk anda yeniden hatırlarsın...

...15 günlük polisken teröristlerin açtığı ateş sonucu... olay yerinde... canlı bombayı farkedip.... üzerine atladığında... bina içerisindeki 40 kadar polisin hayatını kurtarıp.... evli ve 2 çocuk babası...

Mezun olduğunda 15 gün gelip geçtiğinde, evlendiğinde, ikinci çocuğun dünyaya gözlerini açtığında aldığın her nefeste nefes alabiliyor olmanın tuhaf bir neşesi vardır, sevinemezsin bile hayattan alacaklısındır...

Bazen kendi ruhuna bakarsın uzaktan, değişen şeyler, psikolojin...

Silahlı çatışma anons edilir telsizden, silahlar vardır, silahlar öldürür, ''anlaşıldı yakınız'' dersin, iki kelimelik soğuk bir cevap, yine aynı anlamsız guiza muhabbeti devam eder...

Diğer insanlar birbirine bakarken, uzun, yuvarlak, esmer, beyaz, güzel, çirkin yüzler görür arkasındakileri göremeden...

İnsanların yüzlerine bakınca hırsızlar, hainler, orospular görürsün...

Ölenler görürsün, bazen ölmek üzere olup bir türlü ölemeyenler, gözlerini kapattığında bile görürsün, Serpil'i görürsün, 1984 doğumlu Göle nüfusuna kayıtlı, kara kömür gözlü, karnından pompalı tüfekle vurulmuş, ölmüş bir insanla tanışmak ölmekte olanlarla tanışmaktan daha tahammül edilebilirdir...

Küçük bir çocuk selam çakar en afillisinden, bir siren çakarsın selama mukabil, çocuk dünyanın en mutlu çocuğudur artık...

Ama sevinemezsin işte hayattan alacaklısındır...

Anlamsızlaşır sorular, karambole yaşar herkes, yaşamakla ölmek arasındaki fark nefes alıp almamak değil hangisini daha çok sevmeye başladığınla ilgilidir...

Ölüm üzerine espri yapılabilecek kadar yakındır, üzerine ateş edildiğinde sana ateş edildiğine değil tamirden yeni çıkan ekip otosunun kevgir olduğuna üzülürsün...

Modern zamanların gladyatörüsündür, köle pazarındaki gibi, beğenilirsen...

Toz, toprak, ter, kan, gözyaşı birbirine karışır...

Modern zamanların gladyatörleri gibi, hayattan her daim alacaklı...

Herkes hayranlıkla seyreder sen yürürken, çocuklar için süper kahramanların ete kemiğe bürünmüş halisindir, yaşlılar için geçip gitmiş gençlik...

Genç kadınların gözleri tutuşur sana bakarken, Modern zamanların gladyatörleri gibi, heyecanlanırlar, yarın ölebilecek bir insanla konuşuyor olmak heyecanlandırır...

Yüzüne bakanlar orta yaşlarda ama kendisine iyi bakmış zannederler, oysa genç ama orta yaşlarda görünen kimselerdir bütün polisler...

Kırlaşmış saçlarınla acılarını bilmeyenler sana ''cook, karizmatik'' gibi sıfatlar takadursun, her beyaz ayrı bir dramadır bu perdede....SAYGILARRLAA"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şah İsmail Dönemi Tebriz Katliamı

Big Brother ( BBG ) - İlluminati

Siyonizm - Yeni Dünya Düzeni - İlluminati - Siyon Protokolleri