Azerbaycan Yeni Dünya Düzenine mi hizmet ediyor?

Bir an kendimizi 90 yıl önceki Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş döneminde olduğumuzu farz saysak... O çökmüş Osmanlı Devleti yığının içerisinde ümmetin parça parça dış güçlerin eline düşüşü, memleket içerisinde 3., 4. sınıf vatandaş durumuna gelmiş Türk Milletinin kendi kaderine hükmedip bağımsız bir devlet oluşturduğu, herkesin Batı karşısındaki ezikliği yerine gururun, geleceğe yönelik umutların yürekleri kapladı dönemler... İmparatorluk içerisinde en küçük azınlığın bile ırkçılık peşinde koşup her türlü destekle dernekler, gazeteler, bilimsel araştırmalar içerisine girmesine rağmen, en son bir kaç aydın sayesinde - binbir iftira, engelleme ve aşağılanmaya rağmen - Türk kültürünü öne çıkaracak çalışmaların yapılmasından sonra kendi yüksek karakterini yine kendi devletiyle bütünleştirdiğini dünyaya kabul ettirmesi... Eminim o dönemlerde yaşamış olsak Batı emperyalizmine vurulan bu darbenin öncelikle Türk devletlerinin, sonrasında bir Türk-İslam birliğinin, diğer sömürülen devlerin örnek alacaklarını, gelecekte daha insanca ve sosyal adaletin hakim olabileceği bir dünya göreceğimize emin olabilirdik... Ama gelin görünki günümüzde 100 yıl önceki gibi TÜRK ismini söylemek ırkçılık, hatta dinsizlik, hatta din karşıtlığı ile birlikte anılır olmakta, yüzyıllarca - bizde olmasa da - dünyanın bizi Türk diyince İSLAM, İSLAM diyince TÜRK olarak görmesine rağmen aradaki bu bağın kopartılması siyasine uygun olarak oluşturulmuş planlar birbir uygulanıyor... içerisinde TÜRK geçen hiç birşeye tahammül yok... akil adamından, muteber adamına hepsi bir araya gelmiş... Ezilen insanlarımızın, sömürülen soydaşlarımızın, işgal edilen toprakların davaları bırakılmış koca bir ulusun enerjisi boş tartışmalara ve saflaşmalara harcanıyor... Bu tabi ki biraz araştırma yapan insanlar için KÜRESEL bir planın, YENİ BİR DÜNYA düzeninin sistematik senaryoları... Biraz uzattık ama hemen hemen her milliyetçi insanın içerisinde biriken duygular... İş yerimize yakın bir yerdeki özel hastanede çalışan bir AZERİ doktorla tanıştık... arada bir gelir o kadar kibar konuşma, o kadar kibarlık bir insanda olabileceğini hiç çevremde görmedim desem yeridir... Bir keresinde yaptığı Azeri çorbasını ta uzaktan iki sefer kendi eliyle bize sunması, doyduk dememize rağmen gelip önümüze bırakıp "e ben bırakim ister yersin, istersen kalır" demesini unutamam... neyse iş temposundan fırsat bulup oraların durumunu kardeş ülkenin güzelliklerini falan dinlemek istedim... Ama hiç sormasam daha iyi diyebilirim... aklımda çok soru işaretleri uyandırdı.. kısaca özet geçmem gerekirse özellikle Aliyevler hakkında ve memleketin sosyo kültürel özellikleri konusunda çok acı özeleştirilerde bulundu... örneğin memlekette paraya verilen önem...
![]() |
Aliyev'in kızı Leyla, yahudi eşi Emin Agalarov ile |
"paran yoksa insan değilsin..yüzüne bakmazlar...sende para olduğu anlasınlar vallaha billaha canını bile alabilirler... maneviyat konularında çok büyük zafiyetler var... hükümetin Türklükle hiç bir alakası yok... memlekette Türklük bir yana el üstünde tutulan tek kavmiyet YAHUDİLİK... Aliyevler köken itibariyle hepsi yahudi soyuna bağlıdır... kızını yahudiye vermiştir.. diğerini yahudiye vermiştir.. bütün kilit noktalarda yahudiler vardır... devletin bütün gelirleri bu zümre arasında paylaşılır... memleket dışına aktarılır... vatana millete çok az payı kalır... karabağı bile anlaşara vermişlerdir... kurtarıcaz demeleri sadece siyasi söylemdir... ben sırf bu yüzden memleketten ayrıldım... sokakta yatmaya razıyım..."
ve bunun gibi pek çok sözler... tanıdığım kadarıyla ve yapı olarak yalan söyleyecek yada konuşmuş olmak için konuşacak bir insan olmaması maalesef bende o yöreyi bilmesemde, görmesemde azeri çok tanıdığım olmasa da aynı paralelde bir kanıyı beynime kazıdı... Onu dinlerken zamanında otobüs terminalinden bir emanet alıp eve dönmek için otobüs beklerken, kolu alçılı tellerle boynuna tutturulmuş, terler içerisinde şaşkın bir halde kafasını oynatmadan sadece gözleriyle etrafı süzen, sonrasında azeri olduğu öğrendiğim bir abimiz geldi aklıma... yüzünde ki o acı dolu mazlum bakışı hala gözümün önündedir... dayanamadım sordum "bu ne hal abicim".. kendisinin acıklı hikayesi gerçekten bir roman olur... Karabağ'da ermenilerin evine attığ bir el bombası yüzünden 3 erkek çocuğunu ve eşini kaybetmiş... Bina başlarına yıkılmış.. kendisi kurtarılmış fakat artık nasıl bir kurtuluşsa... tedavi için Türkiye'ye göndermişler... biz konuşurken bir kaç vatandaş da bize sokuldu... herkes abimize yardıma koşuştu... biri taksiciydi... hepimizi aldı merkeze götürdü... bir otelde kalıyormuş... hava serin olmasına rağmen sürekli terini siliyordu.. gözler hep ağlamaklı...saatlerce bu halini bozmadı... ne yapmak gerekti.. nasıl bir trajediydi dinleyen herkesin yüzüne yansımıştı... ben biraz para verdim...ertesi gün otelde ziyaret ettim kendisini.. baya bir kişide elinden gelen yardımı yapıp memleketine uğurladık... Bütün bunlar birleşince özellikle TÜRKLÜK karşısında dünyanın nasıl bir olabildiğini, ellerinden gelen bütün imkanlarla milleti özünden koparmaya çalıştıklarını, tarihten dersler çıkararak planlar uygulamasına rağmen bu büyük ulusun nasıl tarih şuurundan kopuşunu ve sonucunda bundan istifa edenleri apaçık görmüş oluyoruz... İnşallah bunları gören gözlerimiz körleşmez, milletimizde bizim tarihteki ve dünyadaki bu durumumuzun farkına varır...
İnternet üzerinde rastladığım AZERBEYCAN'a türlü güzel hayallerle gelmiş fakat hüsrana uğramış bir talebenin izlenimlerini de aktarmak yerinde olacak....
Bakü de okuyan bir öğrenci olarak buraya gelmeden ezana hasret bir hayat yaşayacağım aklımın ucundan geçmezdi , burda devlet o kadar dinsiz ki yılbaşı tatili 5 gün olurken işte bu kurban sadece 2 gün tatil , cuma namazı kılabileceğim sadece 2 cami var bu 4 milyonluk şehirde , ilimlerde ki diyanet camisi o kadar dolu oluyorki insanlar birbirinin sırtına secde ediyor keşke yüzlerce cami olduğunda böyle olsaydı diye istiyor insan , bu da yetmezmiş gibi her cuma bu caminin yanındaki yüksek binalardan fotoğraflarımız çekiliyor , insanlara selamunaleyküm dediğinde suratına bakıyorlar sadece şialık çok yaygın bi şekilde ilerliyor ve bazı sünni karşıtı şia gruplar oluşturulup sırf yazarı şii olmadığı için azericeye çevrilen kütub-u sitte yi camilerden topluyorlar yani azerbaycan halkını ileri götürebilecek , kokuşmuş komünist zihniyetten kurtarabilecek hiç bir gelişme olmuyor ve malesef bazı ülküdaşlarımın bilmeden iftiralar savurduğu cemaatten başka kimse bunun için mücadele etmiyor Turan ellerinde...
Yorumlar
Yorum Gönder