Bugün 19 Mayıs......
bulutlar hızla akıyor gökyüzünde.. birden sis kaplıyor ortalığı...
içerisinden Mustafa Kemal elinde sigara dalgın bir vaziyette çıkıveriyor...
başı önde eli ağzına yakın..sigaranın külleri uzamış...
yürüyüveriyor kurtuluş youndan içeriye doğru...
hava aydınlanmaya başlıyor...
hala Türk Milleti ve geleceği için neler yapabilirim endişesi içerisinde...
ama bağımsız bir devlet kurmuş olmanın, emperyalistleri dize getirmiş, mazlum halklara örnek olmuş, çağdaş bir toplum yaratmış olmanın gururu heybetine karışmış....
derken kafasını kaldırıyor...
bir zamanlar bandırma diye 48 metrelik, bir ara batmış tekrar yüzdürülmüş, posta taşıyan, kimilerinin zamanını en bakımlı ve büyük gemisi diye milleti aldatmaya çalıştıkları o vapurla bu topraklara ayak basalı 93 yıl geçmiş...
devlet kurulmuş... yedi cihana posta koyulmuş..
ekonomide, eğitimde, tarımda, hayvancılıkta kendine yeten bir ülke olan bir devleti Türk gençliğine hediye edeli ise 74 yıl olmuş...
heyecanla gençlerin yanına gidiyor...
ilk dikkat ettiği üzerinde New York, Party, Rock'n Roll yazan tişörtler giyenler oluyor...
bir sömürge ülkesinde miyim ben neler oldu burda diyor... derken kafasını biraz daha havaya kaldırıyor..daha bir iki adım ilerlemiş sahilden...
Nort Point Otel, Yafeya, Amisos Otel,...
Biz sadece yunanlının ermeninin işletebildiği otelleri pansiyonları bu toprağın insanlarının da açabilmesini sağlamamış mıydık?
bu acayiplik de nedir diye soruyor.. biraz ilerde meydan var...
meşhur simidinden yemek istiyor memleketin...
ilk durağı Simit CENTER... hayret etmeye başlıyor artık...
oturan gençlere sokuluyor...
19 mayıs gününde tartıştıkları konu amerikan filmleri, popçuları, rapçileri...
bekliyor.. bir yerlerde miting havasında emperyalizme karşı duruşta insanları coşturan genç hatipler görmek istiyor...
zehir gibi fikirler üreten... daha da üretmeliyiz...
daha çok çalışmalıyız diye yerinde duramayan yiğitlerin peşinden ordan oraya gitmek istiyor.. arıyor..bir yere baktığında üstü başı kapitalist markalar, elinde mcdonalds hamburgerler, saçları, şekli şemali turistleri imrendirecek oğlanlara kızlara rastlıyor...
ata yine düşüncelerde...bir samsun sigarası yakmak istiyor...
o da ne..üstünde british tobacco...
yahu biz bilmiyor muyduk bunları ingilizlere ürettirmeyi...
niye devletleştirdik..ellerimizle kazıyarak buraya tekel fabrikası kurduk...
fabrikayı kontrol etmek istiyor...
o da ne... kocaman bir AVM çalışması var...
hemde bir şehre 4.sü...5.si... içlerine bakıyor..
Türk markaları arıyor... arıyor ama gene eli boş...
elleri çantalar dolu insanlar ordan oraya koşuyor...
ne üretiyorsun da bu kadar alıyorsun...
şu karşı yoldan geçen üstü başı perişan çocuğun hali ne diye sormak istiyor ama gururu el vermiyor... gazeteyi alıyor eline..bu kadar göstermelik şatafata Tekkeköy'de bir kızın bakımsızlıktan açlıktan öldüğü yazılı...
bir an gözü yaverini arıyor..emir yazdıracak..
kaymakamları valileri önüne dikecek.. bu kadar zamandan sonra yine mi bana iş düşüyor diye hayıflanıyor... ata planı programı yapıyor..
kurtuluş reçeteleri hazırlıyor...
biryandan da içinden "ee ben topluma bundan önce farklı ne söylemiştim ki..
reçete önünde...nedir bu kendine zulüm"...
Ata işe koyulmak için evine gidiyor...
Büyük planların ilk adımlarını yazıp çizdiği eve...
İçeri girmeden kapının yanında bir yazı dikkatini çekiyor...
"Rotary kulübü tarafından restore edilmiştir"
Mason kulüplerini kapatmış bir liderin evini yine aynı insanlar tamir ettirmiş...
ister istemez soruyor.. benim necip milletim beni kimlere emanet etmiş...
dışarda son model araçlarla önünden geçen protokoller...
sahilde kendilerine ayrılmış yere gidiyorlar...
polisler, korumalar... "biz cumhur reisi idik bu kadar halktan kopmadık" diyor içinden...
yazısını görüyor..."Ben samsun halkını gördüğüm zaman...
." artık bir yandan da "acaba kim başını kaldırıp bir iki dakika düşünüp "vay be atam sen bize ne kadar güveniyorsun hakkını veriyor muyuz acaba" diye sorabildiğinden şüphe etmek üzere...
geçen günlerde olanları öğrenmek istiyor.. o da ne..ülkede bir üs var...
dikkatlice bakıyor..İncirlik Üssü..
Amerikan uçakları kalkıyor iniyor...
işte bu konu başka bir konu..masmavi gözler şimşekler çakmaya başlıyor..
yine gözler ufka doğru bakıyor.. damarlarında dolaşan
Tam Bağımsızlık ruhu Atayı şaha kaldırıyor...
bir ülkede başka bir millet nasıl üs kurabilir.. muhtaç olmalı..yenik olmalı...
Almanya, afganistan, Irak, libya, italya..
ya savaş mağlubu, ya aciz, ya çaresiz...
hangisi bizim gibi KURTULUŞ SAVAŞI vermiş..
Tam Bağımsızlığından taviz vermemiş bir millet...
bu nasıl olabilir...
Daha bir iki saat bile olmadı...
öğretmenleri savaş için görevlerinden alı koymadık... vekillerle bir tuttuk.. napıyor bunlar diyor ata... bir okula adım atıyor...
ceketi pantolonu ütüsüz bir öğretmen... maaş derdinden yakınıyor... eşi adına açtığı bir bilgisayar dükkanının faturalarını kontrol ediyor...
öyle bir dalmış ki ders saati geçmiş... başka biri akşam pavyonda şarkı söylediğinden bahsediyor.. uykusuz gözlerin altı şiş... daha fazla dinleyemiyor Ata...
dışarı bakıyor... öğrenciler görüyor bir binadan çıkıyorlar... kapısında kocaman bir tabela..bankaya benzetiyor ilk başta... dershane yazıyor.. özel...
devlet okulu varken nedir bu tantana diyor... içeri giriyor...
yerlere çömelmiş birini dinliyor öğrenciler... parlak yüzlü bir genç birşeyler okuyor..
Osmanlıcası iyi olmasına rağmen anlayamıyor ama bir yerden tanıdık geliyor kelimeler...
said-i nursi yazısını görünce irkiliyor... ve talebeler soruyor "burda bahsedilen deccal Atatürk'ü tarif ediyor sanki Abi"...
abi dedikleri kişi de onaylar şekilde kafasını yukarı aşşa kaldırıyor...
inanılacak gibi değil..pırıl pırıl Türk gençlerinin birinden ses çıkmıyor...
bu nasıl eğitimdir diyor ata.. ve aynı adla sadece merkezde 7 şube...
her biri bir hastane, bir yatılı okul olabilecek şekilde... sohbetler ediliyor...
kendisine mason diyenden, yahudi diyenden, aslında savaşmadığından, parasından pulundan, hatta çok sevdiği anası hakkında çirkin iftira atanların baştacı edildiğinden yüreği sıkışacak gibi oluyor... aksini söyleyen dışlanıyor.. o kadar kaynaktan rıza nur baştacı....
Ata gülse mi üzülse mi... nerde bu ülkenin tarihcileri, akademisyenleri o devasa kadro...
herbiri tasfiye edilmiş okullardan uzaklaştırılmış..
kendisini belli edenler küçücük odalarda kitaplar arasında birşeyler yapma gayreti içinde... "Korktuğum başıma geldi" diyor ata...
"Bizi içten fethetmişler"... daha ne olsun...
ama herşeyin çaresi var diyerek ata başladığı yere dönüyor..
kurmayları, yaverleri onu bekliyor... sahile hızlı adımlarla ilerlerken son bir kez kafasını kaldırıyor. o büyük cevherin bütün ihtişamını yansıtan masmavi gözler kısılarak bir yazıya odaklanıyor..."SAMSUNPORT"....
Sâi
Yorumlar
Yorum Gönder